Çarşamba günü yayınlanan Yaprak Dökümüne bir arkadaşım bu adı verdi. "Kanser Dökümü". Televizyon başındakileri kanser etme çabasındaki Senarist işini çok iyi yapıyor.
Çarşamba günleri işten çıktığımda beni bir sıkıntı basar. Akşamki diziyi izlememek yada içeri odadaki televizyondan sesleri duymamak için neler yapacağımı düşünürüm. Eşim diziyi izlerken bilgisayarla uğraşırım, satranç oynarım yada PES ama nafile; gözüm kaydığımda gördüğüm başı önde Ali Rıza Bey bakışı yada Zengin hısımların aşağılayıcı süzüşleri yada gergin bir zoraki buluşma, yemek, davet ortamı beni germeye başlar.
İçeri odada yaptığım başka bir faaliyet sırasında duyduğum kasvetli müzik yada ağlamaklı, olumsuz ve dizideki karakterini canlandırma amacındaki sanatçımızın ağzını burnunu kırma hissiyatını içime akıtan o Annenin sesleri ciğerlerime baskı yapar.
Ne yapsam kaçamam o diziden. Dizinin olmadığı günlerde reklamına gözüm takılır ve yine o manzaraları görürüm. Yeni bölümde ailenin başına neler geleceği, yine hangi aile mensubunun hangi saçmalıkları yapacağını yada ailenin kimlere rezil olacağını görür, hadi bir kısmını da doğal olarak kafamda kurgular yine gererim kendimi.
Bazen kendimi teslim ederim Senarist Melek ve Ece Hanım' lara. Otururum eşimin yanına, elini tutarım eşimin ve birlikte teslim oluruz senariste. Hiç olanların saçmalık olduğunu felan aklıma getirmem. Teslimiyet, sonuna kadar. Teslimiyet, taki dizinin son uzun reklam arasındaki 10 saniyelik bölümündeki o acı bakış ekranda donana kadar. O bakış bir hançer gibi girer böğrümüze. O hançeri kimisi hemen çıkarır böğründen, kimisi uyuyunca, kimisi bir kaç gün taşır o hançeri, kimisi ise yeni bir hançeri bir yerine yiyene kadar taşır o hançeri. Acıtır içini.
Kulak misafiri olarak takip ettiğim, teslimiyet esasına göre sonuna kadar izlediğim yada reklamını dahi gördüğüm her bölümden sonra dizinin senaristine ulaşıp "Yahu ablacım anladık dizi tuttu, evet ama bu kadar da olmazki. Bir ailenin başına bu kadar müsibet çıkartıp da izleyicilere bu kadar işkence çektirilmezki" diyecek oluyorum ancak o hançeri böğriüden hemen çıkaranlardan mı olduğum için bilinmez unuturum. Günün akışında aklımda ne senarist kalır ne de email düşüncem.
Dün yarı teslimiyet esasına göre PES oynarken izlediğim dizinin başında Zengin Ailenin salak aşığı Cem' in öleceği hissi belirdi bende. O zaman hak etmediği zenginlikle zavallı ailenin diğer mensuplarına yaptığı aşağılamaların cezasını da çekecekti zamanında kardeşinin kocasıyla kaçan ahlaksız kadın... Dizin sonunda galiba dediğim oldu, Cem' in kalbi durdu. O zaman anladımki ben bu senaristi çözdüm. Ben bile çözmüşsem bu olayı artık dizinin uzatma dakikaları da penaltı atışları da sona ermiş demektir. Öncelikle senariste uyarıda bulunmaya karar verdim.
Senariste ulaşıp 65 yıl önce aramızdan ayrılmış büyük yazarımıza daha fazla haksızlık etmemesi adına kendisinden diziyi bu yıl tamamlamasını isteyeceğim. Bunu kendim için değil aynı hançeri defalarca ciğerine yiyen diğer mağdurlar için yapacağım. Bu kadar olmaz, bu kadar saçma sapan arabesk olaylar ne gerçekte, ne dizilerde ne de masallar olmaz. Yeter...
0 yorum:
Yorum Gönder